DOLAR32,4957% 0.26
EURO34,7859% 0.48
STERLIN40,6804% 0.34
FRANG35,3868% 0.37
ALTIN2.417,72% 1,58
BITCOIN57.315,14-4.716

Büyük Kafkas Sürgünü 158. Yılında Anıldı

Yayınlanma Tarihi : Güncelleme Tarihi : Google News
Büyük Kafkas Sürgünü 158. Yılında Anıldı

Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde Çarlık Rusya’nın Kuzey Kafkasya’yı işgali sonrası Kafkas halklarının Osmanlı topraklarına sürgün edilişinin 158. yılı dolayısıyla anma etkinliği düzenlendi. Karamürsel Kuzey Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile Kocaeli Abhaz Derneği’nin düzenlediği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin de katkı sağladığı Büyük Kuzey Kafkasya sürgününün 158. yılı anma programı, Çerkes ve Abhazlar’ın ilk sürgün edildikleri topraklar olan Karaağaç mahallesindeki Sürgün Anıtı’nda başladı.

Yaşamını yitirenlerin defnedildiği tarihi mezarlıkta başlayan program, konuşmalar ile devam etti. Mezarlık ziyaretinin ardından sürgünde hayatını kaybedenler için Kur’an-ı Kerim okundu, dua edildi. Daha sonra meşalelerle Babalı sahiline yürüyen katılımcılar denize çelenk bıraktı, karanfil attı.

Düzenlenen anma programına Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, Kandıra Belediye Başkanı Adnan Turan, Abhazya Cumhuriyeti Devlet Geridönüş Bakanı Vadim Haraziya, Abhazya’nın Türkiye yetkili temsilcisi İbrahim Ayuzba, Abhaz Dernekleri Federasyonu Başkanı Murat Gümüş, Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk, Güney Osetya Türkiye tam yetkili temsilcisi Burhan Canpolat, Kocaeli Abhaz Derneği Başkanı Hasan Konca, yurt dışından gelen konuklar, siyasi parti temsilcileri ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen Abhazya ve Kuzey Kafkasya kökenli vatandaşlar katıldı.

“Büyükakın: Milletimiz Hep Mazlumların Yanında Olmuştur”

Büyük Kafkasya sürgününün 158. yılında Babalı sahilindeki anma töreninde konuşan Büyükakın, “Milletimiz hep mazlumlarında yanında, 158 yıl önce olanlar bitmiş değil. Bugün de devam ediyor. Bugün aynı şey Kırım’ın da başında. Orada da aynı şey oluyor. Aslında tarih boyunca bir tarafta zalimler var, o zalimlere karşı direnen Şeyh Şamil gibi mücahitler var. İnşallah bu bağımsızlık ruhu yüreğinizden hiçbir zaman çıkmayacak. Bizim milletimiz, mazlum milletlerin yanında kahramanca durduğunu da bu dünya döndükçe herkes görecek” dedi.

Başkan Büyükakın’dan Anıt Müjdesi

Başkan Büyükakın, katılımcıların 158 yıl önce yaşanan acıların unutturulmaması için burada bulunduklarını belirterek uzmanlar tarihçiler ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin çalışmalarıyla bir anıt hazırladıklarını ve bunu tepenin üzerine yapmayı düşündüklerini kaydetti. Tahir Büyükakın, “Sahildeki tepede kamulaştırma işlemlerini bitirdik, güzel bir proje hazırladık. Arkadaşlarımız alanında uzman olanlar ile çalıştılar. Hasan Konca bey özellikle buradaki çalışmalara ciddi bir katkı sağladı. Onların çalışmaları ile birlikte güzel bir anıt hazırladık. Tepenin üstünde o anıtı yapmayı düşünüyoruz. Biz bunu hazırladık, beğendik, güzel oldu. Hadi gelin siz de bunu beğenin demeyeceğiz. Önümüzdeki günlerde bir koşu yapılacak. O koşunun ardından projeyle ilgili sivil toplum örgütlerimizin fikirlerini alacağız. Eğer sizler beğenir veya şurası şöyle olursa daha iyi olur derseniz onun üzerine uzman arkadaşlarımız çalışmalarını tamamlayacak. Biz de hızla kollarımızı sıvayıp anıt eseri inşallah seneye yetiştireceğiz. Burası mağara ile birlikte hem bir anıtın olduğu hem de o günlerin yaşatıldığı müze tarzı bir yere dönecek” dedi.

“O Günleri Unutmayın, Unutturmayın”

158 yıl önce yaşanan trajediyi anımsatarak her zaman Abhazlar ve Kuzey Kafkasyalıların yanlarında olduklarını ifade eden Büyükakın yaptığı konuşmada, “308 yıl kahramanca Çarlık Rusya’sına karşı direnen kahraman bir milletin kahraman evlatları olarak buradasınız. O günleri unutmamak, unutturmamak, buradaki gençlere öğretmek ve onların da sonraki nesillere unutturmaması gerekiyor. Ana vatanda hür bir milletin kahraman evlatları olarak daha güçlü bir şekilde yaşayabilmek ve o hayalinizi gerçekleştirebilmek için bugün bunları yapmak durumundayız. Elimizden geleni de yapmaya devam edeceğiz” dedi.

“Aziz Hatıraları Önünde Saygıyla Eğiliyorum”

“Bu şehrin belediye başkanı olarak onların aziz hatıralarına borcumuzu ödeme sözü de veriyorum” diyen Büyükakın, “158 yıl önce yurtlarından koparılan ve yolda neredeyse yarısından fazlası hayata gözlerini yuman o aziz şehitlerimiz uğrunda saygılarımı sunuyor, onların aziz hatıraları önünde saygıyla eğilmeyi bir borç biliyorum” ifadelerini kullandı. Kandıra Belediye Başkanı Adnan Turan ise, “158. yıl anma töreninde sizlerle birlikte olmaktan mutluluk ve onur duyduğumu belirtmek isterim. Rabbim birlik ve beraberliğimizi daim etsin” dedi.

“Bugün İnsanlık Adına Dünya Tarihinin De Ayıpladığı Acı Bir Gündür”

Abhaz Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Murat Gümüş, Çarlık Rusya’nın saldırısına maruz kalan Abhazlar, Adigeler, Çeçenler ve Osetler ile tüm Kafkasyalı kardeşlerinin aynı acıyı ve kaderi paylaştığını söyledi. Kardeş halklar olarak birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde varlıklarını sürdürmeleri gerektiğini ifade eden Gümüş, “Abhazlar olarak atalarımız Babalı sahiline ayak bastıktan sonra Anadolu topraklarını vatan bilmişler. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda her Anadolu insanı gibi fedakarlık göstererek Cumhuriyet’imizin asli kurucu unsurları olmuşlardır. Bundan da gurur duymaktayız. Bugün insanlık onurunun ayaklar altına alındığı, insanlık adına dünya tarihinin de ayıpladığı acı bir günümüzdür. Bu vesileyle sürgün esnasında Karadeniz’de ve karada kaybettiğimiz atalarımızı bir kez daha saygıyla yad ediyoruz. Ruhları şad olsun.” diye konuştu.

“Mirasa Sahip çıkıyoruz, Kültürümüzü Yaşatıyoruz”

Abhazya Cumhuriyeti Devlet Geridönüş Bakanı Vadim Haraziya yaptığı konuşmada, “Birçok millet vardır ki dedeleri bu kadar olumsuzluğa maruz kalmasına rağmen torunları 158 yıl sonra atalarının huzurunda toplansın. Biz buradayız, bıraktığınız mirasa sahip çıkıyoruz, kültürümüzü yaşatıyoruz, acılarımız ilk günkü kadar taze ancak tarihimizle dimdik ayaktayız diye haykırsın. Belki zamanı geri alamayız, çekilen sıkıntıları azaltamayız ancak biliyorum ki yaşanılan acıların farkında olmak ve onları yad etmek ruhlarını daha fazla huzura kavuşturuyor” dedi.

“Güçlerimizi Birleştirelim”

Abhazya’nın Türkiye yetkili temsilcisi İbrahim Ayuzba, “Allah’ın bizlere bahşettiği cennet köşesi yurdumuz, Abhazya ve Kuzey Kafkasya’yı, binlerce yıldan bu yana her türlü ateş çemberinden geçirerek günümüze kadar getiren ve bağımsız bir devlet olarak tekrar ayakları üzerinde yükselten halkımız, bugün de varlığını geleceğe taşıma mücadelesini öz yurdunda sürdürmektedir. Bu bağlamda güçlerimizi birleştirmeli, dilimizi, kültürümüzü ve ulusal değerlerimizi her daim gözümüz gibi korumalıyız” dedi.

“Atalarımız Ana Topraklarını Vatan Bilmişler”

“Atalarımız, ana topraklarını vatan bilmişler” diyen Abhaz Dernekleri Federasyonu Başkanı Murat Gümüş, “Atalarımız Babalı sahiline ayak bastıktan sonra Anadolu topraklarını vatan bilmişler. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda her Anadolu insanı gibi bizim atalarımız da büyük fedakarlıklar göstererek bugünkü Cumhuriyetimizin asıl kurucu unsuru olmuşlardır. Ayrıca bu yas günümüzde birlik, beraberlik ve dayanışma içerisinde aynı ruhu taşıyor olmamız hepimizi geleceğe dair umutlandırıyor ve mutlu ediyor” dedi.

“308 Sene Vatanımızı Savundular”

Atalarının dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen bir vatanseverlikle vatanlarını savunduğunu belirten Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk, “İmam Şamil, ‘insanları vatanından sürebilirsin ama onların kalbinden vatanını asla süremezsin’ diyor. İşte 158 yıl sonra kalbinizden o vatan sürülmediği için buradasınız. Bu bilinci ve dayanışmayı çocuklarınıza taşıyın ki 158 sene sonra dünyada son Kafkasyalı da kalsa orayı unutmasın” dedi. Güney Osetya Türkiye Tam Yetkili temsilcisi Burhan Canpolat ise, “Vatanımızdan ayrıldıktan sonra çok zor şartlar altında kültürümüzü ve geleneklerimizi yaşatıyoruz. Bize bu mirası bırakan büyüklerimizi rahmetle anıyorum. Bizler görevimizi yapıyoruz. Bizden sonra da gelecek neslin bunu bir görev bilerek kültürümüzü ileriye taşımasını diliyorum” dedi.

Program sonunda Kafkasyalılar ellerine aldıkları meşalelerle büyük halkalar oluşturarak sahilde yürüyüşe geçti. Yüzlerce kişi daha sonra sahilin ortasına kurulan nart ateşini yakarak savaş ve sürgünde yaşamını yitiren atalarını andı.

Ne Olmuştu?

Çarlık Rusyası’nın, stratejik açıdan önemli gördüğü Kafkaslar’dan Çerkes halkını sürgüne göndermesinin üzerinden 158 yıl geçti. 21 Mayıs, Kuzey Kafkasya halklarının sürüldüğü ve Çerkeslerin soykırıma uğratıldığı bir yas günü olarak her yıl anma programı düzenleniyor. Tarihin en acı hadiselerinden biri olan Çerkes sürgünü, üzerinden 158 yıl geçmesine rağmen hâlâ gözyaşlarıyla anılıyor.

Çarlık Rusya tarafından yerlerinden ve yurtlarından sürgün edilerek gemilere doldurulup Karadeniz’in azgın sularına bırakılan Abhazlar ile Çerkezler bu süreçte zorlu bir yaşam mücadelesi vermişti. 1864, 1866, 1870 yıllarında Rus topraklarından devlet zoruyla sürgün edilen yüz binlerce Abhaz, Çerkez, Adige, Oset, Çeçen ve Ibıh nüfusunun yaklaşık dörtte birinin kamp yaşamı, ilkel şartlarda yolculuğa zorlanmaları, bindirildikleri gemilerin batması, açlık, salgın hastalıkların baş göstermesi ve yeni yerleşim yerlerine alışma sürecinde hayatlarını kaybettiği tahmin ediliyor.

Çarlık Rusya’nın, Karadeniz sahiline inme politikası gereği Kuzey Kafkasya’yı ele geçirme amacıyla 1556’dan itibaren başlattığı Kafkas-Rus Çarlığı savaşı 308 yıl devam etti. Çerkesleri yok ederek Kafkas Dağları’nın iç kesimlerine ilerleyen Ruslar, teslim olan Çerkesleri ya Çarlık ordusuna katılma ya da göç etme seçeneğine zorladı. 21 Mayıs 1864’ten itibaren Çerkes toplulukları başta Osmanlı İmparatorluğu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerine sürgün edildi. Resmî olmayan rakamlara göre 1,5 milyona yakın Çerkes bir ay içinde sürgüne tabi tutuldu. Yol şartları, salgın hastalıklar ve açlık gibi nedenlerden yaklaşık 500 bin Çerkes hayatını kaybettiği düşünülüyor.

Sürgüne tabi tutulanlar Anapa, Novorossiysk, Gelincik, Soçi ile Adler gibi Karadeniz limanlarından gemilere bindirildi ve birçoğu Anadolu’da Ordu, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı, Kocaeli’ye iskan edildi. Gemilerle Karadeniz’e açılan Çerkezlerin on binlercesi yolda yaşamını yitirmiş, Anadolu ve Arap topraklarına ulaşabilenlerin ciddi bir kesimi de salgın hastalık ve açlıktan dolayı ölmüştür. Çerkeslerin bir kısmı ise Suriye ve Filistin başta olmak üzere Orta Doğu’ya yerleştirildi. Sürgüne maruz kalan Çerkesler zamanla yerli halka karıştı. Osmanlı İmparatorluğu’na sürülemeyen Çerkesler ise Orta Laba ve Orta Kuban nehirleri bölgesindeki Rus-Kazak köylerine yerleştirildi. Rusya’nın çok önceden planladığı “Çerkes halkını öz vatanlarından sürgün etme operasyonu” adım adım gerçekleştirilen bir eylem olarak değerlendiriliyor. Büyük sürgün sonrası karaya ilk ayak bastıkları yer olan Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Babalı sahilinde bulunan mağaraya sığınan halk, sıtma hastalığı sebebiyle sahil kesiminden biraz daha iç bölgede yer alan Karaağaç’a yerleşerek yaşamlarını bir süre burada idame ettirmiş, sonra da başta Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, İstanbul, Yalova, Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Ankara, İzmir, Kayseri ve Adana gibi iller olmak üzere yurdun dört bir tarafına göç etmişlerdi.

Kandıra’nın Karaağaç mahallesi ise tarihi geçmişiyle önemli bir yere sahip. Sürgün edilen Kafkas ve Çerkezlerin, Karaağaç’ta yer alan iki mezarlıkta (Yolculu Mezarlığı ve Merkez Mezarlığı) yüzlerce kabri bulunuyor. Osmanlı-Rus Savaşı’nın bitiş tarihi olan 21 Mayıs 1864’ü sürgünün başlangıç tarihi olarak kabul eden Abhazlar, üç, dört, beş, altı ve yedinci kuşak olarak atalarını anmak üzere her yıl Karaağaç, Babalı ve Kefken’de düzenlenen törenlere katılıyor.  Osmanlı topraklarına bile ulaşamadan binlerce kişinin öldüğü bu sürgün “tarihin en acı olaylarından biri” olarak tarih sayfalarındakii yerini aldı. Türkiye’deki Çerkesler, insanlık tarihine kara leke olarak geçen sürgünü anmak için çeşitli etkinlikler düzenliyor. Deniz kenarında “nart ateşi” yakıp çevresinde “mezar taşı nöbeti” tutulan anma törenleri, “sürgün andı”nın okunması ile sona eriyor.

Atalarının çektiği çileye tanıklık etmek, ruhlarını şad etmek, çektikleri acıları senede bir gün bile olsa hissedebilmek, geçmişi ve bu tarihi trajediyi unutmadıklarını ve unutmayacaklarını göstermek amacıyla düzenlenen törenlerde her yıl daha fazla katılımcı yer alıyor.